Türkiye’de kentsel dönüşümle yıkılacak olan 7 milyonu aşkın binanın neredeyse tamamının, başta akciğer kanseri olmak üzere birçok solunum hastalığına neden olan asbest içerdiği açıklandı. Çok eski bir yerleşim yeri olan ve çok sayıda eski bina barındıran İzmir´de de, kentsel dönüşüm kapsamında yıkılacak binaların çok ciddi tehlikeler barındırdığı belirtildi.
Türkiye’de her yıl 250 bini İstanbul´da olmak üzere 500 bin konutun kentsel dönüşüm kapsamında yenilenmesi hedefleniyor. 2012´de kentsel dönüşüm yasası ile başlayan yıkımların ise insan sağlığı açısından büyük tehdit oluşturduğu ortaya çıktı. Kanserojen bir mineral olan asbestin kullanımı, insan sağlığına zarar vermesi nedeniyle Türkiye´de 2010´da yasaklandı. Ancak son yıllarda artan kentsel dönüşüm projeleri ile 2010´dan önce yapılan binaların yıkımı sırasında yüksek miktarda asbest ile karşılaşılmaya başlandığı belirtildi. Uzmanlar, ‘Türkiye´de binalar yıkılırken asbest araştırması yapılmasının zorunlu olduğunu, yoksa kentsel dönüşümün kansere dönüşebileceğini’ vurguladı.
‘ÇOK CİDDİ SORUN’
Asbest maddesinin aşınmaya, ısıya ve kimyasal maddelere karşı gösterdiği yüksek direnç nedeniyle değişik imalatlarda ve yapı malzemelerinde kullanıldığını belirten Asbest Söküm Uzmanı Yüksek Makine Mühendisi Özcan Suretti şunları söyledi: “Asbestin dayanıklılığı keşfedildikçe, sanayide ve yapı işlerinde kullanım alanları hızla arttı ve vazgeçilmez bir malzeme oldu. Ancak asbest minerallerinin kanserojen olduğunun fark edilmesiyle bu maddeden vazgeçildi. Artık kullanımı da yasaklandığı için tehlike kalmadı diye düşünülüyor. Ancak asıl tehlike yeni başladı. Asbest lifleri, üretilen eşya veya binalarda yapı malzemesi içinde hapsedildiğinden solunan havaya karışma yüzdesi çok düşüktü. Ancak şehir merkezinde bir bina yıkılıyorsa, ortama yayılan asbest lifleri kontrolsüz kalır. O zaman bu lifleri kim kontrol edecek? Bu çok ciddi bir sorun.”
‘YAPI BİYOLOJİSİ’ HESABA KATILMALI
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Saadet Çağlın da, binaların kendisine ait olan bir biyolojileri bulunduğunu, buna ‘yapı biyolojisi’ denildiğini aktardı. Saadet Çağılın şöyle dedi: “Binaların içinde bizim fark etmediğimiz; radyasyon, karbonmonoksit, radon gazı, kükürtdioksitler, mikroorganizmalar, asbest, sigara dumanı, formaldehit, haşereler, azot oksitleri gibi kirleticiler ve kimyasal zararlılar var. Doğal olarak kentsel dönüşüm yıkımları esnasında, söz konusu olan binaların dışarı aktaracağı tüm bu zararlıları da hesaba katarak önlem almak gerekir. Bu sebeple kentsel dönüşümdeki en büyük tehlike, asbest temizlenmeden kontrolsüzce yapılan yıkımlar ve asbestli malzemelerin güvenli olarak lisanslı tesislere gönderilmeyip, çöplüklere ve dere kıyılarına boşaltılmasıdır.”
‘BAŞIBOŞLUK VE UMURSAMAZLIK VAR’
İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Başkanı Dr. Oya Otyıldız ise, herhangi bir binanın sökümü ya da yıkımını yapacak firmaların öncelikle binanın asbest ölçümünü yaptırması gerektiğini vurgulayarak şöyle konuştu: “Yıkımı gerçekleştirecek olan ve 1990´dan önce yapılan her binada asbest var. Asbesti tespit etmek ve ona göre yıkımı yapmak da yeterli değil. Çünkü bu tehlikeli atığın nasıl imha edileceği bile sorun. İzmir´de asbest uzmanı olup olmadığını da bilmiyoruz. Asbest sökümünün yapılması için gereken eğitimi de İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü Müdürlüğü (İSGÜM) vermek zorunda. Ülkenin birçok konusunda olduğu gibi bu konuda da bir başıboşluk ve umursamazlık var. Oysa asbest başta mezotelyoma (Akciğer zarı kanseri) ve akciğer kanseri olmak üzere solunum yolu hastalıklarına neden oluyor.”
‘YIKIM EKİBİ DE RİSK ALTINDA’
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, Asbest lifleri solunduğunda mezotelyoma, akciğer kanseri gibi hastalıklara neden olduğunu, ayrıca larinks, kolon ve kadında yumurtalık kanserlerine de yol açabileceğini söyledi. Prof. Dr. Karababa, “Konut yıkımında önce uzmanlarca binada asbest olup olmadığı değerlendirilmeli, varsa binadaki asbest kaynakları saptanmalı, bunlar özel donanımlı personel tarafından binadan uzaklaştırılmalı, bina daha sonra yıkılmalıdır. Aksi durumda hem yıkım ekibinde çalışanların hem de çevredeki insanların sağlığı tehlikeye atılmış olur” dedi.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Emine Helil İnay Kınay da, binaların yıkılması sonucu oluşan inşaat ve hafriyat atıklarının uygun şekilde geri dönüşümü veya bertaraf edilmesi gerektiğini söyledi.
(Timur TARLIĞ/DHA)